G Harfi

FELSEFE SÖZLÜĞÜ

G

Gazali: Eleştirel bakış açısı ve kuşku yön­temi ile felsefe ve din arasında kesin ve mutlak bir ayrım yaparak, felsefeye karşı çıkmış olan ünlü İslam filozofu.

Gelenek: Gerçek ya da hayali bir geçmişle olan sürekliliğin önemini ima ederken, belirli eylem normlarını kutsa­yan ve öğreten pratik veya uygulamalar bütünü. Bir topluluğun, mevcut toplumsal yapısı­nı ve değer sistemini çok büyük sarsıntılar yaşamadan koruyup devam ettirmek amacıy­la, kendinden önceki kuşaklardan devraldığı, belli bir dönüşüme uğratarak sonraki nesille­re aktardığı, başta inançlar, düşünüşler ve kurumlar olmak üzere, her tür sosyal pratik.

Bu çerçeve içinde, bir toplumun gelenek­leriyle ilgili olanı; geleneğe eski alışkanlık­lara dayanan şeyi; modern dünyaya değil de, kadim dünyaya ait olanı tanımlamak için geleneksel nitelemesi kullanılır. Buna göre, kentli, kapitalist, modern endüstri top­lumunun tam zıddı olan toplum türüne gele­neksel toplum adı verilmektedir. Bir toplu­mun aktüel varoluşunun temelinde olduğu kadar, geleceğinin inşasında da hareket noktası kabul edilen geçmiş yaşantı, tecrübe ve alışkanlıkların meydana getirdiği norma­tif unsurlara geleneksel değer denmektedir. Öte yandan, iktidarın meşruiyetinin, elde ediliş tarzı ve değişiminin geçmişteki uygu­lamalara bağlı kılındığı otorite tarzı geleneksel otorite diye tanımlanır.

Yine aynı anlam içinde sözgelimi eğitimde, program, yöntem, ölçme, öğrenci-öğretmen ilişkileri açısından çağdaş eğitime ters düşen, öğren­cinin değil de öğretmenin etkin olduğu eği­tim anlayışı geleneksel eğitim olarak tanım­lanır .

Gelenekçilik: Genel olarak, geleneğe dayanan inanç sistemine, gelenekler yoluyla aktarılan adet ve düşün­ce tarzlarına bağlılıkla belirlenen tavır; geleneksel ve yerleşik veya kurumsallaşmış olanı yeni ve modern olana tercih etme tutu­mu; geleneksel değerlerin korunup yaşatıl­ması gerektiğini savunan yaklaşım.

Gemeinschaft ve Gesellschaft: Ünlü sosyolog Ferdinand Tönnies’in Almanca’da cema­at ve cemiyet anlamına gelen temel toplum birimleri için kullandığı terimler.

Doğal irade ve rasyonel irade ayırımına dayanan söz konusu cemaat cemiyet ayırımında, cemaate hakim olan unsurlar kan bağı, komşuluk, arkadaşlık, akrabalıktır. Başka bir deyişle, aile, akrabalık sistemleri, klanlar ve dini cemaatlerin kendisine örnek olarak verilebileceği Gemeinschaft ya da ce­maatte, dürtüleri, bilinçdışı güdüleri, duygu­sal istekleri ve duyguların kendiliğinden dı­şavurumunu kapsamına alan doğal irade çok etkilidir. Burada ilişkiler senli benli, yüzyü­ze, içten ve süreklidir; cemaate hakim ola özellik birlik ve dayanışma olup, onda bireylerin siyasi, ticari amaçlara hizmet etmeye rolleri duygusal ağırlıklıdır.

Buna karşın, cemiyet, rasyonel iradenin eseri olup, kendisi için değil de, bir amaç için varolur. Kentleşme, endüstriyel hayat, toplumsal hareketlilik, ayrıcinstenlik gibi unsur ve özelliklerle karakterize olan Ge­sellschaft, gayrişahsi ilişkilerin, kişisel çıkarların ön planda olduğu toplumsal birim­dir. Gesellschaft tipi ilişkilere örnek olarak, modern yönetimlerin bürokrasisi, ordular ve endüstri örgütleri verilebilir.

Tönnies’in Avrupa’nın modernleştirilmesiyle ilgili tezine göre, birincisinden ikincisine doğru geçiş bir rasyonalizasyon süreciyle olur.

Genel irade: Halkın iradesi; genelin, çoğunluğun çıkarını gözeten egemen güç. Toplum ya da devletin sahip olduğu, o toplumdaki bireylerin ya da bireylerden meydana gelen grupların eylemlerini başlatan, yönlendiren ve eylem tarzlarıyla ilgili kararları veren, özerk ve egemen kişilik ya da güç. Her bir insanın iradesini yansıtmak ya da ifade et­mekle birlikte, insanların iradelerine aşkın olan ve bütünün iyiliğini gözeten siyasi bi­linç. Bir toplumu meydana getiren insanlar arasında söz konusu olan, ahlâki, siyasi, toplumsal ve ekonomik değer ve amaçlarla ilgili görüş birliği. Toplumdaki insanlar ara­sında varolan ve siyasi ve ahlâki kararların temelini oluşturan genel ve nesnel uzlaşım.

Genetik: 1- Bir şeyin doğuşuyla ilgili olan. 2- Bir şeyin kökeni ve gelişimiyle ilgilen.

Gizemcilik:Genel olarak, kişinin gerçekliğin duyu algısına veya akıl ya da kavramsal düşünceye açık olmayan bilgisine erişebileceğini; gerçekliğin bilgisinin normal duyumsal ya da bilişsel süreçlerin dışında kalan yollarla kazanıldığını; gerçek­liğin doğasının normal deneysel ya da ras­yonel yollar tecrübe edilemez olduğunu; gerçeklikle ilgili kesin bilgi ve nihai hakika­te, deneyim ya da akıl yoluyla değil de, mis­tik bir tecrübe veya akıldışı gizemli bir sezgi yoluyla erişilebileceğini savunan öğre­ti veya disiplin.

Görecilik: Kişiden kişiye değişmeyen nesnel bir hakikat, herkes için geçerli olan mutlak doğrular bulunmadığını, haki­katin ya da doğruların bireylere, çağlara ve toplumlara göreli olduğunu savunan anla­yış; kişiden kişiye, çağdan çağa, toplumdan topluma değişmeyen birtakım doğrular, ev­rensel hakikatler bulunduğunu reddeden tavır. Mutlak veya değişmez ya da evrensel standart ya da ölçütlerin bulunmadığını öne süren yaklaşım; bir teorinin, kendisinin dı­şında ve kendisinden bağımsız olan doğruluk ölçütleri sağlayamaması durumu.

Gramsci, Antonio: 1891-1937 yılları ara­sında yaşamış olan ünlü İtalyan düşünür; Marksist felsefe geleneğindeki en özgün ve yaratıcı filozoflardan biri olan Croce, Geor­ge Sorel ve Hegel den yoğun bir biçimde etkilenmiştir. Temel eserleri: İl Materialis­mo storico e la Filosofia di Benedetto Croce [Tarihsel Maddecilik ve Bendetto Crocenin Felsefesi], Gli intellettuali e l’Or­ganizzazione della Cullura [Entellektüeller ve Kültürün Organizasyonu], Note sui Mac­hiaveili, saha politica e saha stata moderna [Machiavelli, Politika ve Modern Devlet Üzerine Deneme] ve hapishanede kaleme almış olduğu Quaderni dei Carcere [Hapis­hane Defterleri].

Bütünüyle ekonomik faktörler üzerinde yoğunlaşmak yerine, tarihsel ve kültürel et­menlere büyük bir önem veren Gramsci. Sovyet Ortodoksisi’nden ayrılmış ve Mark­sizmi önce bir tarih felsefesi olarak yorum­lamış ve sonra da onu bir siyaset ya da praksis felsefesi olarak yeni baştan inşa etme çabası içinde olmuştur. Başka bir de­yişle, klasik Marksist felsefeyi Croce’den öğrendiği Hegelcilik ve tarihselcilikle zenginleştiren Gramsci‘ye göre, felsefe, top­lumsal bir etkinlik olup kültürel normlar ve değerler evreninden, sağduyu olarak herkes tarafından paylaşılan dünya görüşünden başka bir şey değildir. Bundan dolayı, ona göre, tüm felsefeler somut olup bir yer, bir zaman ve bir halka aittir. Gramsci felsefeyi bu şekilde kavrayıp tasarlarken, Marksizmin toplumun siyasi ve kültürel üstyapısını be­lirleyen temel ya da altyapı olarak ekonomi anlayışına karşı çıkmıştır. Onun gözünde, sağduyunun dönüşümü ve yeni felsefi pers­pektiflerin gündeme gelişi olarak siyaset, ta­rihsel değişmede bağımsız bir öğeyi göste­rir.

Gramsci’nin, bununla birlikte esas katkısı hegemonya kavramıyla ilgili çözümleme­sinde yatar. Hegemonya kavramını, belli bir grubun bir birlik oluşturma diğer grup­lar üzerinde tahakküm kurma savaşı olarak tanımlayan filozof, yönetici sınıfların tahak­kümünün zor kullanma ya da doğrudan kontrol dışında ve bunlardan çok daha etki­li bir biçimde bağımlı kümelerin rızasıyla sağlandığını öne sürmüştür. 0 ilgili rızayı sağlayan aygıtlara hegemonik aygıtlar adını vermiş ve bu aygıtlar yoluyla hakim ideolo­jinin geçerli ve doğal bir söylem hale geldi­ğini belirtmiştir.

Buradan hareketle, bir proletarya hege­monyası anlayışı geliştiren Gramsci‘ye göre, proletaryanı n iktidarını uygulayabilmesi için en elverişli koşullar, bu sınıfın aynı zamanda hem yönetici ve hem de hakim sınıf olma­sıyla gerçekleşebilir. Bunun içinse entellek­tüel ve etik yönetimin devlet egemenliğin­den önce gelmesi gerekmektedir. Gramsci, proletaryanın söz konusu amacı gerçekleşti­rebilmek için sınıflar arası bir ittifak kurması gerektiğine inanır. Hem iktisadi, hem de en­tellektüel bir düzlemde oluşturulacak bu ta­rihsel blokun temelinde, ona göre. Komünist yer almalı ve öncülük etmelidir.

Guattari, Felix: Çağdaş ünlü Fransız psika­nalist, Freudçu Marksist düşünür. La Revolution molecu1aire [Moleküler Devrim] L’Incanscient Machinique [Makine Bilinçdı­şı] gibi eserlerin yazarı olan Quattari, esas Deleuze‘le birlikte yaptığı ortak araştırma­larla ve onunla beraber kaleme almış olduğu Anti -Oedipe, Rhizome [Köksap] ve Mille Plateaux [Bin Yayla] adlı eserlerle anılmak­tadır.

Genelde postyapısalcı ve postmodern bir gelenek içinde yer almakla birlikte, varolan yapı, halihazırdaki statüko karşısında her türden teslimiyetin ve uzlaşmacılığın para­digması olarak gördüğü bir postmodern durum düşüncesine şiddetle muhalefet eden biridir, Guattari, O modernliği her ne kadar eleştirse, belli bir ilerleme fikrinin iflas etti­ği konusunda diğer postmodernistlerle hem­fikir olsa da, modern politik değerleri onay­lamaktan geri durmaz ve demokrasinin yeniden icade edilmesi çağrısında bulunur.

Başka bir deyişle, modernite eleştirisinin merkezinde bir bilgi ve rasyonalite eleştiri­sinden ziyade, kapitalist toplumun eleştirisi bulunan Guattari, bu bağlamda, büyük ölçü­de Marksizme ve Freud’un görüşlerine yas­lanmıştır. O rasyonel, kurucu özne düşüncesini reddetmiş ve dinamik .bir bilinçdışı lehine, bilinçli beni ya da benliği tahrip etme çabası içinde olmuştur. Bu bağlamda, psikanaliz teorisi, psişik bastırma kavramı, ve aile ile faşizmin analizi üzerinde odakla­şan Guattari, Deleuze’le birlikte arzunun üretkenliğini vurgulayan, arzuyu güçsüzleş­tirerek hareketsiz kılma çabası içindeki top­lumsal güçleri mahkum eden bir tarzu fel­sefesi geliştirmiştir.

Bununla birlikte, Guattari, söz konusu arzu felsefesinden önce, psikanalizin post­modern muadili olarak düşünülen bir şizoa­nalizle, modern düşüncenin özne/nesne, gerçeklik/fantezi, dirimselcilik/mekanizm benzeri geleneksel ikili karşıtlıklarını yapı bozuma uğratmıştır. Bu çerçeve içinde akıl­cı temsil ve yorum şemalarını, arzuyu sabit.

Güneş Merkezli Teori: Antikçağda, Aristarkhos tarafından ortaya konmuş ol­makla birlikte, temelde Polonyalı ünlü ast­ronom Kopernik tarafından geliştirilen ve dünyanın evrenin merkezinde olduğunu ve hem kendi ekseni ve hem de güneşin çevre­sinde döndüğünü dile getiren astronomi teo­risi. Bununla birlikte, Kopernik’in sistemi temele alınarak yapılan daha sonraki çalış­malarla, güneşin bütün evrenin değil de, yalnızca güneş sisteminin merkezi olduğu kanıtlanmıştır.

 
 
Bugün 2 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol